Bediüzzaman ve Cumhuriyet

Meşrûtiyeti herkesten ziyade Şeriat namına alkışladım. Hakaik-ı Meşrûtiyetin sarahaten ve zımnen ve iznen dört mezhepten istihracı mümkün olduğunu dâvâ ettim.
(Bediüzzaman Said Nursî, Divan-ı Harbi Örfi)
benden sordular ki: ‘Cumhuriyet hakkında fikrin nedir?'”
“Ben de dedim: ‘Eskişehir mahkeme reisinden başka daha sizler dünyaya gelmeden ben dindar bir cumhuriyetçi olduğumu elinizdeki tarihçe-i hayatım ispat eder. Hülâsası şudur ki: O zaman şimdiki gibi, hâli bir türbe kubbesinde inzivada idim. Bana çorba geliyordu. Ben de tanelerini karıncalara verirdim, ekmeğimi onun suyuyla yerdim. İşitenler benden soruyordular. Ben de derdim: Bu karınca ve arı milletleri cumhuriyetçidirler. O cumhuriyetperverliklerine hürmeten, tanelerini karıncalara verirdim.'”
“Sonra dediler: ‘Sen Selef-i Salihîne muhalefet ediyorsun.'”
“Cevaben diyordum: ‘Hulefâ-i Râşidîn, herbiri hem halife, hem reis-i cumhur idi. Sıddîk-ı Ekber (r.a.), Aşere-i Mübeşşere ve Sahabe-i Kirama elbette reis-i cumhur hükmünde idi. Fakat mânâsız isim ve resim değil, belki hakikat-i adaleti ve hürriyet-i şer’iyeyi taşıyan mânâ-yı dindar cumhuriyetin reisleri idiler.'”(1)
(Bediüzzaman Said Nursî, Tarihçe-i Hayat, Denizli Hayatı)

İlk yorumu siz yazın

Yorum yazın

Eposta adresiniz görünmeyecek.


*