Dördüncü Cinayet: Avrupa, bizdeki cehalet ve taassup müsaadesiyle Şeriatı, hâşâ ve kellâ, istibdada müsait zannettiklerinden, nihayet derecede kalben üzülmüştüm.
Onların zannını tekzip etmek için, Meşrutiyeti herkesten ziyade Şeriat namına alkışladım.
Lâkin, yine korktum ki; başka bir istibdat tekrar o zannı tasdik eder diye, ne kadar kuvvetim varsa Ayasofya Camiinde mebusana hitaben feryat ettim ve söyledim ki: Meşrutiyeti meşruiyet ünvanıyla telâkki ve telkin ediniz. Tâ yeni ve gizli ve dinsiz bir istibdat, pis eliyle o mübareği ağrazına siper etmekle lekedar etmesin.
Hürriyeti âdâb-ı Şeriatla takyid ediniz. Zira cahil efrad ve avâm-ı nâs, kayıtsız hür olsa, şartsız tam serbest olsa, sefih ve itaatsiz olur.
Adalet namazında kıbleniz dört mezhep olsun. Tâ ki namaz sahih ola. Zira hakaik-ı Meşrutiyetin sarahaten ve zımnen ve iznen dört mezhepten istihracı mümkün olduğunu dava ettim.
Ben ki bir âdi talebeyim, ulemaya farz-ı ayn olan bir vazifeyi omuzuma aldım, demek cinayet(!) ettim ki, bu tokadı yedim.
ESDE (D.H.Örfî), s. 122
HÜKÛMETİ ADALET NAMAZINDA KIBLEYE İRŞAD
...Ben Otuz Bir Mart Hâdisesinde şuna yakın bir hal gördüm. Zira İslâmiyetin Meşrutiyetperver ve hamiyetli fedaîleri, cevher-i hayat makamında bildikleri nimet-i Meşrutiyeti Şeriata tatbik ile, ehl-i hükûmeti adalet namazında kıbleye irşad ve nâm-ı mukaddes-i Şeriatı Meşrutiyet kuvvetiyle i’lâ ve Meşrutiyeti Şeriat kuvvetiyle ibkà ve bütün seyyiat-ı sabıkayı muhalefet-i Şeriat üzerine ilkà etmek için bazı telkinatta ve teferruatın tatbikatında bulundular. Sonra sağını solundan fark edemeyenler –hâşâ– Şeriatı istibdada müsait zannederek tûtî kuşları taklidi gibi “Şeriat isteriz!” demekle hakikî maksat ortada anlaşılmaz oldu. Zaten plânlar serilmişti. İşte o zaman, yalan olarak hamiyet maskesini takınan bazı herifler, o ism-i mukaddese tecavüz ettiler. İşte cây-ı ibret bir nokta-i siyah!
ESDE (Münazarat), s. 191
LÛGATÇE:
âdâb-ı Şeriat: Şeriatın âdâbı, edepleri.
hakaik-ı Meşrutiyet: Meşrutiyetin esasını, özünü teşkil eden hakikatler.
ibkà: bâkileştirme, devam ettirme.
i’lâ: yükseltme, yüceltme.
istibdat: baskı ve zulüm.
sarahaten: açıkça, apaçık şekilde.
seyyiat-i sabıka: geçmiş fenalıklar.
zımnen: açıktan olmayarak, üstü kapalı.