Bilgisayar ile ilk tanışmanız ne zaman ve nasıl oldu?
Yanlış hatırlamıyorsam 1986 yılıydı. Masaüstü yayıncılık için tasarlanmış bilgisayarlar Türkiye’ye henüz yeni gelmişti. Bilgi depolama gücü 512 k ile 3 megabayt arasında değişiyordu. İlk defa önümde onu bulmuştum. Can Kardeş’in yazılarını bununla diziyor sonra pikaj yapıyorduk. Aslında basın sektörününde kurşun dizgi diye adlandırılan mürettiphanelerin sonuna yetiştim diyebilirim. 1980 yılında çıkartmaya başladığımız Can Kardeş Çocuk dergisi ilk günden beri ofset teknolojisiyle hazırlandı. O zamanlar IBM dizgi makinasından yazıları çıkarırdık. Başlıkları letresetle yazardık. Sonra fotodizgiler geldi. 1982 yılında gazetemiz Yeni Asya da ofset teknolojisine geçti. Günümüzde artık herşey bilgisayarlarda hazırlanıyor. Yani bilgisayarın hemen hemen ilk günlerden bugüne gelişimini yaşadım diyebilirim.
Karikatür çizimlerinizde teknolojiden nasıl ve hangi şekilde yararlanıyorsunuz?
Uzun yıllar karikatür, resim ve kapak çalışmalarımı kağıt, çini mürekkebi, boya, fırça, pistole kullanarak yaptım. Bilgisayar teknolojisi öyle bir noktaya geldi ki, yayınlanacak bir resmin mutlaka bilgisayardan geçmesi gerekiyordu. Gazetecilikte de zamanında yetiştirme yarışı yapıldığından vakit problemi hep oluyordu. Ben de vakti son dakikaya kadar kullanabilmek için çizdiklerimi yayına hazır halde vermeye başladım. Böylece çizim, renklendirme dahil herşeyi bilgisayarda yapmaya başladım. Elin kıvraklığı biraz azalsa da bazı artıları yok değil.
Bilgisayarla ilgili başınızdan geçen ilginç bir olay var mı?
Bir dönem gazetemizin hazırlanmasında kullanılan bilgisayarların sorumluluğunu yürütüyordum. Henüz bilgi işlem birimimiz yoktu. Grafik ve ilan çalışmaları yaptırdığımız bir çalışanımız vardı. Bir türlü bilgisayar dayanmıyordu kendisine. Sürekli arıza veriyordu. Hangi bilgisayarı koysam fark etmiyordu. Hem işler gecikiyor, sürekli şikâyet oluyordu. Dayanılacak gibi değildi. Bilgisayardaki bütün programları açar karıştırmadık yer bırakmazdı. İşleri yetiştirmek için geceleri kalır, çok çalışırdı ama nafile. Sonunda olan oldu, bir gün tam karşımda, bilgisayarı öyle zorlamış olacak ki… Dumanlar yükselmeye başladı, tam göz göze geldik. Şaşkınlıklar içinde devrelerin patlama seslerini duyuyorduk.
Fikirleri beyan etmede ‘’teknoloji’’ nasıl kullanılmalıdır?
Eğer insanlara anlatmak istediğiniz güzel fikir ve düşünceleriniz varsa, rahatsızlık vermeden ikna metodu uygulayarak yapılmalıdır. Aldatmak, abartmak, zorlamak fikirlerinize zarar verdirir. Bu genel prensip gözetilerek teknolojinin icad edilmiş ve edilecek bütün imkânları kullanılabilinir.
İnternette bulunan Risâle-i Nur endeksli web sitelerinin konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce yeterli mi, eksik yanları varsa nelerdir bunlar?
Risâle-i Nur çağımızı aydınlatan Kur’ân tefsiri olması, onu çağın bütün imkânlarıyla ilanatının yapılması hakkıdır diye düşünüyorum. Bu web siteleri Risâle-i Nur fabrikasının çarkları gibi hareket etmeliler. Risâle-i Nur’u izah etmek, anlamak ve yaşanılır hale getirmek için uğraşmalılar. Ben de her gün birkaç tanesini mutlaka ziyaret eder ve istifade ederim. Bireysel gayretlerle de yapılan çalışmalar görüyorum. Halisane bir hizmet gayesiyle emek sarf eden bu kardeşlerimizden Allah razı olsun.
Teknoloji nimetini hangi ölçüde kullanmamız lazım?
Bence bu nimeti kullanmanın ölçüsü bir iş üretmek yani faydalı olabilmektir. Üretimimize katkıda bulunmayan bir teknolojiye yatırım yapılması israftır. Bir yıl bilgisayarın başında aynı oyunu oynayan bir genç görürseniz onun elinden o teknolojiyi kurtarın.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Teknoloji sürekli değişir ve gelişir. Onu bir şekilde yetiştiğin yerde kullanmaya başlarsın, olur biter. Esas önemli olan sahip olduğumuz düşünce yapısıdır. İnsan olarak gelişimizin hikmeti ve mânâsını anlamak ve kâinata ve çevremize o gözle bakabilmektir.
Bu kısa, öz ve gayet keyifli röportaj için okurlarımız adına teşekkür ediyorum.
Ben de teşekkür ederim.
Röportaj: MUHAMMED ZORLU
muhammedzorlu@saidnursi.de
Yorum yazın